Devletin sadakası / SuperHaber

Bu yazımda sadakanın ve duanın mahiyetinden, insanın vermiş olduğu sadakadan ve devletin sadakasından bahsedeceğim. Konuya girmeden evvel; “Sadaka ile kader nasıl değişir?” bunun malumatını nakledip; “Devletin ve bu aziz milletin kaderi nasıl değişti?” bunlardan bahsetmek istiyorum.

Zaman mefhumu, Allah’ın değil bizim mefhumumuz. Önce ve sonra bizi ilgilendirir. Dün ve yarın bizim şematiğimizdir.

Gelecekte olacakları da geçmişte olanları da en iyi bilen Allah’tır. Ezeli ve ebedi sıfatlarıyla olmuş ve olacak her şeyden haberdardır. Uzun zaman sonra olmuş olacaklar da Allah’ın ilmi içindedir, olmayacak olanlar da…

Zamanla değişebilen bir kader vardır. Peygamberimizin verdiği müjdeler bize öz itibariyle bunu anlatıyor. Şöyle ki; duayla ve sadakayla kaderimiz değişir.

Verdiğimiz az sadakalar, çok belanın önüne çıkıyor ve belayı hükümden kaldırıyor. Veya yaptığımız dualar, yazılmış çok musibeti icra planından sildiriyor. Nitekim Peygamberimiz (asm) “Dua, belayı defeder.” Bir başka hadisinde: “Dua, gelmiş olan musibet için de henüz gelmemiş olan musibet için de faydalıdır.” Ve bir başka hadisinde ise; “Sadaka vermede acele edin; çünkü bela, sadakayı geçemez.” buyuruyor. Bu hadislerden anlaşılan şu ki, Allah levh-i mahfuzda yazdığı yazıyı bizim duâmızla, sadakamızla ve amelimizle sonlandırıyor.

Yani malumunuz;

“Az sadaka çok belayı def eder.”

Bütün bu malumatı şunları söylemek için sarf ettim. Bir kıyasla anlatmak istiyorum. Nasıl ki; bir kulun sigortası sadaka ise, (beladan ve kazadan koruyorsa) devletimizi de bir sadakanın koruduğunu düşünüyorum.

İzahına gelince; “15 Temmuz” bu aziz milletin feraseti ile direnişten dirilişe geçmesine vesile olan bir tarih. Allah’ın inayeti ile çok büyük badireler atlatıldı. Bıçak sırtıydı o gece. Ne olacağı belli değildi. Gözü dönmüş şuursuz insanların azmettiği o gayret; onların istediği gibi bir netice vermedi. Karşı koyan, onların planlarını alt üst eden, bizi koruyan, devlete ve millete bu gücü veren; şüphesiz Allah’tır. Kurtuluşun farkındayız, hamd ediyoruz, ama nasıl kurtulduk? Allah katında nasıl bir rızaya ulaştık?

Kutlu bir eylemin hediyesi gibiydi. Arifler daha iyi bilirler ama ben şöyle düşünüyorum ki; süreç öncesi biz, Suriyeli mültecilere ve bütün mazlumlara kucak açtık, onları devlet olarak muhafaza edip, topraklarımızda barındırdık. Tehlikenin ve korkunun kucağında onları yalnız bırakmadık. Savaşın alevinde yanmalarına seyirci kalmadık. Sığınan her mülteciye kapılarımızı sonuna kadar açtık. Devletin böylesine kutlu bir sadakası; nasıl olmaz da çok belayı def etmez?

Geçtiğimiz yakın süreçte birçok olaylarla, tehlikelerle, tehditlerle, ihanetlerle, kumpaslarla mücadele ettik. Bu aziz milletin ve devletin feraseti ve azmi ile olsa da en önemli inayet; Allah’ındır.

Allah bilir ama Suriyeli mültecilere açtığımız kucak, paylaştığımız aş, verdiğimiz mekan; devletin ve milletin sadakası oldu ve ihanetleri, darbe girişimlerini ve bütün badireleri bu sadakayla atlattık, diye düşünüyorum.

Allah bize feraset versin. Dava versin, şuur versin. Duamız ve sadakalarımız eksik olmasın. Ki böylece sırtımız yere gelmedi, gelmesin inşallah.

Bilal İşgören / SuperHaber

Bir cevap yazın