Nasıl huzurlu olabilirim? / SuperHaber

Mutluluk anlık; huzur ise daha uzun sürdürülebilir bir hâl durumu. Daha ilk cümleden tüyo vermiş olmanın endişesiyle devam ediyorum. Huzur en önemli gaye. “Derdiyle de huzurlu olabilir insan.” derim, birçok söyleşimde bundan bahsederim. Huzur… Nasılını ve nedenini anlatması zor konulara girmek ilgi alanım oluyor. Fakat bunun izahı hiç de kolay olmuyor.

Huzurluyum…

Uzun uğraşlar ve yolculuklar sonucu; huzurluyum. Yolculukta zorluklar vardır. İnsanın kendine olan yolculuğunu sürdürmesi ve kendine ulaşabilmesi, ne kadar zor, bunu neyle kıyaslayım; tarifinde acizim. Kendi yolculuğunda benliğini arayanlar, nasıl kutlu bir gaye çizgisinde yürüyor Allahu Alem.

Her insan gibi üstesinden gelmesi güç onca şeyler yaşadım, unutamadığım hatıralar var; adına tecrübe dediğim… Ama huzurlu olmaya gayret ediyorum. Öncelikle inanmak gerek. Huzurlu olduğuna inanmazsan “Huzurluyum” demezsen boşa yola çıkma, inanmadığın yolda yürüme. Bu yüzden “huzurluyum” diye başladım huzur yolculuğunda yürümeye ve devam ediyorum.

Huzurun bilimsel açıklaması; zaman mefhumunun ortadan kaybolması hâli.

Zeki olmak, işlevsel kafa ve bilgi sahibi olmak… Bunların hiçbiri huzuru yakalamakta kolaylaştırıcı bir gereksinim değil. Hatta bilmenin huzur kaçırdığını iddia eder, tartışabilirim. Bildikçe, erdikçe, anladıkça imtihan daha çetin. Ama zor imtihanların büyük ödülleri vardır. “Bana seni gerek seni” diyenin yolunda ‘bizim de gayemiz; Cennet’ten öte, Allah’a ermek olsun’ duasıyla devam ediyorum.

Evet… Saadet dediğimiz bu iyi hâl durumu nasıl yakalanabilir? Biliriz, İslam’ın tanımında yer alır; dünya ahiret saadet için diye tanımlar, inanırız. Ve mensubuyuz. Elhamdulillah müslümanız. Unutmayıp tekrar etmekte fayda var.

İslam’ın gereğini özü itibarıyla; itikat, ibadet ve güzel ahlak diye ele alıp uygularsak saadete erebilir miyiz? Neden olmasın, taklit değilse? Ama bu iç huzuru yakalamak çok da kolay olmadığı gibi anlatmak da çok zor ve uygulamanın da her insanda ayrı ayrı değişebileceğini düşünüyorum. İzlenimlerim doğrultusunda yazıyorum. Doğru veya yanlış olan nedir; biliyor, izahına girmiyorum. Mesela -bir çıkarımda bulunmak için- yargılamadan örnek veriyorum; inancının sağlam olduğunu düşünüp huzuru bulanlar var. Amel noktasında noksansız bir kul olup bu durumla kurtuluşa erdiğini ve huzura erdiğini düşünenler var. Bir de etik ahlakın tüm gereğini yerine getirip tatmin olan, huzuru yakalayan var. Bu üçlemeyi tüm şartıyla uygulayıp, huzura erenler de var. Ben şimdi şöyle düşünüyorum; demek ki Allah ile irtibat, insandan insana değişiyor. Evet, Allah bize şah damarımızdan daha yakın da biz Allah’a ne kadar yakınız? Kimisi realist, kimisi duygusal, kimisi kuralcı, kimisi relax. Nasıl olur da aynı çerçeveden bakabiliriz? Farklı pencerelerden bakıp da aynı manzarayı nasıl görebiliriz? Nasıl olur da tek bir manzara anlatıp bunun üzerinden çıkarımlar ve öğretiler anlatıp uygulatabiliriz? Neden birçok farklı tarikat, yol, şeyh, usta var? Huzur nerde?

Anlıyorum ki; ben senin pencerenden bakamadığım gibi sen de benim penceremden bakamazsın. Demek ki; insan kendiyle baş başa kalacak. Yalnız gelen insan, yalnız gidecek; gitmekte olduğu yere. “Akıl etmez misin?” diye sorarken Allah; bir düşünmek gerekiyor. Kendi yolculuğumuzda henüz bir adım atmadık mı kendi başımıza? Bizimle hiç kimse eşlik edemiyor. Edenler de kendi engellerini tahayyül ederek bize bir yol gösteriyor. Bunun adına empati diyorlar ama bizim yerimize kendilerini ne kadar koyabiliyorlar? Onun yoluna taş çıkmış, atlamış geçmiş, bizim yolumuza belki dağ çıktı. O kolayca geçtiğini anlatırken biz buhrana girmez miyiz geçemediğimiz, aşamadığımız dağların önünde? Huzuru onun yakaladığı yerden nasıl tutabilirim?

Ne yazık ki, bizi kimse anlamıyor. Derdimizi tadamıyor. Daha kötüsü anlatabildiğimiz kadarıyla biliyor. Oysa görünen, görünmeyene kıyasla ufacık şeyler. Daha anlatamadığımız neler var… Nasıl anlatalım? İzahı yok ki acının. Anlatabildiğimiz kadarıyla bile daha fazla kaldıramıyor zaten. “Boşver, geçer, geçecek” diyor. Şimdi nasıl olur da derman olur derdime?

Derman dertte ise, dert de bende ise, ben neden kendimde değilim?

Bilal İşgören / SuperHaber

Bir cevap yazın